Dizilerdeki yer ve mekanlar, kurguda ele alındığı gibi komşu veya yakın olmayabiliyor. Asi’nin çekimlerinde ağırlıklı olarak gördüğümüz Kozcuoğlu ve Doğan çiftliklerinin hem birbirine ve hem de sahil sahnelerinin çekildiği kumsala km’lerce uzak olduğunu… ya da Mersindeki Kızkalesi’nin sanki Antakya’daymış gibi hikayeye dahil edildiğini biliyor ve doğal karşılıyoruz. Ama yine de, dizinin kurgusunda bize aksettirilen konumlanmalara çelişkili sahnelerle karşılaşmak dikkatimizi dağıtıyor. Maalesef, mesafeler konusundaki tutarsızlıkları ister istemez ‘zaman’ konusunda da mantığa aykırı ayrıntılar takip ediyor… gerek münferit gerekse birlikte rastladığımız bu detaylara aynı sayfa içinde yer verdik biz de… işte bu konuda gözümüzden kaçmayanlar!
 
 
 

 
22.bölüm
Çiftliklerin şehir merkezine uzaklığı, dizimizde seyircinin en uç noktalarda çelişkiler yaşadığı detaylar oldu… bazen gündüz vakti şehirden çıkılıp zifiri karanlıkta varılacak kadar uzaktı bu mesafe… bazen de yürünecek kadar kısa. Aslında, çiftliklerin Hatay’ın merkezine “Şehre indiğimiz her gün özel” dedirtecek bir mesafede olduğunu öğrendik en başta. Bölümler boyunca bu uzaklık özel arabalar, hatlı minibüs seferleri veya servis minibüsleriyle kat edildi. Bu konuda bizleri karmaşaya sürükleyen en belirgin sahneyle başlayalım sayfamıza.
İhsan’ın bu yolu yürüyerek gittiği intibaını veren bölümle;
Çiftliği boşaltmaları gerektiğini bildiren tebligat geldikten sonra İhsan’ın bu mesafeyi yürüyerek aştığı izlenimi edindik işleyişten. Yürürken yolda karşılaştığı Demir’in onu istediği yere arabasıyla götürmesine müsaade etmeyen İhsan, sanki bitkin düştüğü bir yürüyüşün ardından kendini şehirdeki Kuşlu Ev’in sokağında buldu.
Çiftlikler ve Şehir birbirinden ne kadar uzaktı, bu hiç doğru anlaşılmadı ve ciddi tutarsızlıklara neden oldu.
 
 

 
31. bölüm
Akılları karıştıran bir mesafe-zaman detayı da bu bölümde…
Hüseyin’den Demir’in gerçekleştiremediği doğum günü sürprizini öğrenen Asi, sevdiğiyle aralarına giren yanlış anlaşılmaları düzeltmek için Kuşlu Ev’e Demir’i bulmaya gitti. Ama ona kapıyı açan Zeynep oldu. Asi, hayal kırıklığı ve kırgınlıkla geri dönerken, Demir’in ona ulaşmaya çalışan aramalarına cevap dahi vermedi. Demir’se önce şehir sokaklarında arabayla dolaşarak onu bulmaya çalıştı, son umut olarak gittiği şehri tepeden gören platformda da sevdiğini bulamayınca, Defne’yi arayıp Asi’nin nerede olduğunu öğrenebilmek için yardım istedi. Kendisini arayan ablasıyla Demir’in işbirliğinden habersiz olan Asi, çiftliğe yaklaşmakta olduğu bilgisini Defne’ye verdi. Ve çok geçmeden Demir’in arabasını gördük çiftlik yolunda Asi’ninkinin peşinde… Bu sefer de arabasıyla ‘yol kesip’ konuşmaya zorladı Asi’yi Demir…
Demir daha şehirdeyken Asi çiftlik yakınlarındaydı… nasıl oldu da Asi daha eve varmadan yakalayabildi onu?
 

 
26. bölüm
Mekanlar arasındaki uzaklığın kafa karıştırdığı örnekleri çoğaltabiliriz kolayca… işte iki sahne…
Asi’lerin çiftliğin kirasını vermek için Aslan’dan para aldıklarını öğrenen Demir öğlen buluşacak olmalarını beklemeden Asi’yi şehre çağırdı. Demir hışımla çıktığı ofisinden yürüyüp buluşacakları Cafe’ye gelene kadar Asi’de şehre vardı.
 
… yine aynı bölümde…
Demir ve Melek, Kuşlu Ev’in kapısında, seraya gidip avlularını çiçekle donatmaktan bahsederken sokağın ucunda görünen Süheyla… çok geçmeden evden telefon eder göründü Aslan’a…
 

 
35. bölüm
Farklı bir ‘mekan’ karmaşası ile devam edelim başlığımıza… hayalleri kurulan bir ana gidelim. Bu toprakların kızına... saçlarından rüzgar geçen kadınına, Demir’in evlenme teklif ettiği ana… ve o mekana. Bir antik kent… burası neresi bilmesek bile, Demir Asi’ye buradan başka bir yerde ve bundan daha güzel bir şekilde evlenme teklif edemezdi… bunu hissettik bütün kalbimizle.

 
36. bölümdeyse, Demir’in Cemal Ağa’nın evine elinde silahla girdiğinin ortaya çıkışıyla keyifleri kaçtı aşıkların. Asi, Demir’i rahatlayabileceği, kendisini iyi hissedeceği bir yere getirdi… onun da sevdiği bir yere. Burası Antigone. Haksızlığa uğrayanların şehri… Burada anlamıştı Asi’de Demir’e haksızlık ettiğini. Meraklandırdı bu dedikleri Demir’i… buraya en son ne zaman geldi? Asi, onunla barışmadan bir gün önce geldiğini söyleyerek karıştırdı bu sözlerle bizlerin kafasını. Çünkü seyirci için evlenme teklifi aldığı antik kentti görüntüsüyle burası.
 
 

 
35. bölüm
Mekan ve kişi tutarsızlığının gözümüze adeta çarptığı bir durum …
Demir Paris’den dönüyor. Arif, Demir’i havaalanında karşılıyor, patronunun elindeki bavulu alıp arabaya koyuyor, kendisi şoför koltuğuna yanına da Demir oturuyor. Galip de haber almış nişanlısını elinden alan adamın şehre döneceğini. O da havaalanında Demir’i bekler haldeydi, olan biteni izleyip arabalarını takip etmeye başlıyor.
 
Devam eden sahnelerde Arif’i Cemal Ağa’nın mutfağında görüyoruz. Süheyla’nın mevlitte ikram edilmek üzere elleriyle yapıp gönderdiği hanımgöbeği tatlısını ev sahiplerine ulaştırıyor. Neriman’ın manevrasıyla tabak ve canım tatlılar yeri boylarken, Arif orada…
 
Hemen peşine gelen sahnede ise Galip’i görüyoruz. Zeynep’in Demir’in çiftliğine getirildiğini haber verecek olan telefona cevap vermeden evvelki karelerde, havaalanından şehre gitmekte olan Demir’in arabasının ardında görünüyor aracı.
 

 
56. bölüm
Bizleri üzen bölümler… Asi-Demir’in korkunç acıları peş peşe yaşadığı günler… o günlerin içinde hatırlamak dahi istemediğimiz anlar…
Kocasının gerçek yüzünü gören Melek ölümü seçerken adını taşıyan güvercini evden ayrılmadan serbest bıraktı. Haydar kafesin açık kapısını fark edip kendi kendine “Kim açık bırakmış olabilir bunu?” diye söylenirken, Demir suda kardeşini bulmak için çırpınıyordu. Asi, Kerim ve hatta Ali… çoktan arabalarına binmiş, yola çıkmışlardı.
 
Haydar, Melek’in intihar etme niyetini herkesten sonra öğrenmişti evdeki görevliden, oysa Demir Melek’i sudan çıkarırken herkesle birlikte aynı anda nehrin kıyısındaydı, hatta oraya Asi’den bile önce vardı. Mesafe ve zaman konusundaki bu tutarsızlık onca üzüntünün arasında dahi gözlerden kaçamayacak kadar uluortaydı.
 

 
Montaj replik veya kurguda, zamanlama sorunları olarak algıladığımız birkaç göze batanda sıra…
 
59.bölüm
Dizimizdeki dün-bugün hatalarından biri… Demir, elinde Süheyla’nın onlardan izinsiz ve habersiz yaptırdığı DNA testi ile Asi’nin karşısında. Bu noktaya nasıl geldiğini açıklamaya çalışıyor… Asya’nın eline diken battı ve kanadı… montuna bulaşan bu kan, testin yapılmasına olanak sağladı. Ama bu olay Demir’in söylediği gibi ‘bu gün’ değil… ‘dün’ dü.
 

 
8. bölüm
Asi’nin atının vurulduğu gün… olan biteni kısaca bir hatırlayalım;
İhsan Asi’yi Demir’in kollarından çekip aldı. Çiftliğe getirdi. Neriman’ın ağlayışları arasında Asi odasına çıkarıldı. Ablası kardeşini tayıyla çektirmiş olduğu fotoğrafıyla avutmaya çalıştı. Dedesi omuzunu vererek doya doya ağlattı… giden uğurlandı.
Demir’in çiftliğindeyse Kerim ile Melek’in ‘ne oldu’ sorularını Süheyla yanıtladı… “Yan çiftlikten gelen at kazaya uğradı”… Cemal Ağa öfkeliydi… Demir’in kapısına dayandı… ödeşmeye… can alanın canı alınır, buranın gelenekleri böyle.
 
İşte Asi giriyor görüntüye… giyinmiş… Fatma Ana yanına geliyor… sıcak sıcak içsin diye Asi’ye çorba getiriyor. Sağ olsun Fatma Ana ama yürüyecek Asi… ve gerçekten de elinde tepsisiyle Fatma Ana’yı bırakıp çıkıyor odasından.
Hala Orantes’in vurulduğu gündeyiz… Demir şehre inip kendini işe veriyor… Kerim Defne’yi görmüş… soruyor… “Asi nasılmış”… Sanki nasıl olacağını bilmiyor. İlerleyen saatler, hava kararıyor… Asi’ye ‘her şeye kader’ demediği için Asi dediler… ama yine de Kozcuoğlu çiftliğinde kardeşler, Asi’yi aşağı inmesi ve sofraya birlikte oturmaları için ikna edemiyor. Demir’se karanlıkta… Orontes’i vurduğu o anı aklından çıkaramıyor… ne delice sürdüğü arabası… ne direksiyonda sonlanan kendine öfkesi ona çare olamıyor.
Ertesi sabahı…
Kozcuoğlu Çiftliğinde karşılıyoruz… kahvaltı eden aile’nin yanına gelen Fatma Ana “ Asi yürümeye çıktı. Birazcık açılır diye bir sevindim ki!” diyor.
 
Asi çamurlu yollarda yürürken görünüyor… bu yürüyüş onu, Demir’i avcı olmakla suçladığı, ‘Kanatları olmayan bir kartal’ sahnesine getiriyor… Ya Asi yürüyüşüne dün başladı bugün hala sürüyor. Ya da çorba sahnesinin kahvaltı sahnesinin hemen öncesinde olması gerekiyor.
 
 

 
13. bölüm
Zaman ile ilgili bir karmaşa daha!
Bu detayı bir Asi takipçisinin yorumundan aynen alalım…

Kerim: İzniniz olursa BU AKŞAM Defne'yi istemeye size gelmek istiyoruz…

Dede: Tamam oğlum YARIN AKŞAM vakitlice bekliyoruz.

Daha sonra kızlar yatak odasında şakalaşırken küçük kız Kerim'in taklidini yaparken tekrar BU AKŞAM diyor.
Sonra istemeye ERTESİ AKŞAM geliniyor…
Yani burada Dedenin dediğinde karar kılınmış. Ama iki ayrı gün üzerinde konuşulduğu hale Kerim günü teyit etmeden çıktı gitti. İyi bari boşuna ayni akşam beklemediler…
vision, dizifilm, 05.2008
 

 
31. bölüm
İskenderun’da ortaklaşa başlanacak olan iş için alınması gereken izinler vardı. Asi, kendisi ve Ali için Demir ile bir toplantı ayarladı… Ofiste üçü birlikteyken, Ali gelen bir telefonla dışarı çıkmak ve sekreterinin hatası yüzünden bir telafi görüşmesi yapmak zorunda kaldı… Bizler bu arada Asi ile Demir’in arasında geçen, böyle giderse ikisinin de kaybedeceğini duyduğumuz ve hepi topu iki dakika süren bir konuşmaya tanık olduk. Derken Ali döndü… elinde bir paket vardı… pembe bir kazak çıktı içinden.
Ali, Asi’den özellikle daha resmi bir kıyafet giymesini rica etmiş meğer… ama sabahtan beri o giysinin içinde ne kadar rahatsız olduğunu fark etmiş ardından ve hatasını telefi etmek istemiş ona bir hediye alarak. Ali o iki dakikayı çok hızlı kullanmış olmalı… Hangi aralık görüşmeyi yaptı... hangi aralık kazağı vitrinde gördü, beğendi ve aldı?
Haaa bu arada… bakalım Asi pembe sever mi… bunu bilecek kadar onu tanımadı!
Gerçi Ali’yi daha yakından tanıdıktan sonra şunu da rahatlıkla hayal edebiliriz ki; “O pembe kazak çoktan alınmıştı ve bir pundunu bulduğunda Asi’ye hediye edilmek üzere zaten arabadaydı!”… ama yine de her hangi bir görüşme yapılamayacak kadar vakit dardı.
 

 
35. bölüm…
Kozcuoğlu çiftliği, Mevlidin olduğu günün sabahında aile kahvaltı ediyor, Neriman telefonda Ceylan’la konuşuyor… bir ihtiyacı var mı, yatılı okula alıştı mı? Annece meraklarla sorular soruyor. Cemal Ağa’nın öldüğü daha 40 gün olmuş. O öldürüldüğünde okullar hala açıktı, yaz tatillerinin ise kırk günden çok daha uzun sürdüğü göz önüne alırsak Ceylan’ın okulunun başlamış olması pek de inandırıcı gelmedi.
 
59. bölüm
Asya’nın kaybettiği altın kolyeyi bulan Demir Antakya’da kalmaya karar verdi. Sabah kırlarda tesadüfen karşılaştığı Asi ile yaptığı konuşma onu daha çok işkillendirdi. Şehre kendi için ev bakmaya giderken Kerim’e telefon açtı. Ondan kendisi için bir araba istedi. Kerim’de hemen halledeceğini söyledi. Şehre inip baktığı evi tutana kadar araba işi halledilmişti. Bir şoför yeni kiralanan eve gelerek Kerim’in İstanbul’dan bir araba getirttiğini söyledi ve anahtarı teslim etti. Birkaç saat içinde İstanbul plakalı bu araba nasıl Antakya’ya getirildi? Bu arabanın getirtilmesi için çok daha önceden Kerim’in harekete geçmiş olmasını gerektirecek bir neden yoktu. Zaten Antakya’ya kendi arabasıyla gelmişti.